Hiç sadece kökenin nedeniyle bir “Max Mustermann'dan” daha fazla çaba göstermen gerektiğini hissettin mi?
Zor soru. Tabii ki bazı insanlar bir “Max Mustermann'dan” daha fazla zorlanabiliyor. Yine de ben, bir hedef için çok çalışırsanız bunun karşılığını mutlaka alacağınıza inanan bir insanım. Bir Aleksandar Dragović, bir Max Mustermann ile aynı hedefe ulaşmak için elinden gelen her şeyi yaparsa, o zaman o da onu başarabilir. Ama tabii, bir Max Mustermann için belirli avantajlar var. Öte yandan, soyadındaki IĆ'de mazeret arayan birçok insan örneği de tanıyorum. ‘Sadece bir IĆ'im diye, bu işi bana vermediler”, diyorlar mesela. O işi almak için her şeyini verdin mi? Ne yazık ki, birçok insan kendini böyle kandırıyor. Birçok insanın kendine karşı dürüst olmadığını düşünüyorum.
Balkan zihniyetini nasıl tanımlarsın?
Duygusal! Hem avantajları hem de dezavantajları var. Aile büyük harflerle yazılıyor. Balkanlarda mesela Avusturya veya Almanya'da olabildiği gibi 18 yaşına girdiğinde ailen tarafından kapının önüne konulman gibi bir durum söz konusu bile olamaz. Orada birini bulana kadar baba evinde yaşanılıyor çünkü. Zihniyetin bir dezavantajı ise herkesin maalesef çabuk duygusallaşması. Balkan zihniyeti yani hem bir lütuf hem de bir lanet gibi olabiliyor.
Kariyerin boyunca senin için bu daha çok bir lütuf muydu yoksa lanet mi?
Daha çok bir lanet. Kesinlikle. Ben de çünkü çok çabuk duygusallaşıyorum. İnsan düşünmeden duygularıyla hareket ettiğinde ise, genelde o olay saçmalıkla sonuçlanıyor ve sonrasında pişman oluyor.
Anne ve babanın ülkesini de seçebilirdin. Neden seçmedin?
Ben Avusturya'da yetiştim ve orada okula gittim. Avusturya bana her şeyi verdi. Bu yüzden gerçekten Sırp kökenli bir Avusturyalı olmaktan gurur duyuyorum. Burada doğduğum için çok mutluyum.
Deden bu kararını nasıl karşıladı?
Benim için her zaman en iyi olanı diledi ve bu da benim için en iyi olandı. Avusturya'ya karar verdiğimizde, o zamanlar ben 17 yaşındaydım, her an arkamdaydı. Bu kararımdan asla pişman olmadım. Orada çok sayıda akraba ve arkadaşı olmasına rağmen, dedem bile artık Sırbistan'a kesin dönüş yapmayı hayal edemez durumda.
Bu biraz tipik olmayan bir durum değil mi? Yurttaşlarının çoğu doğduğu topraklara özlem duyuyor, oraya dönmeyi hayal ediyor. Bu senin için anlaşılabilir bir şey mi?
Neyse ki öyle, yoksa dünya çok sıkıcı olurdu. Elbette bu isteği anlayabiliyorum. Ama zamanla insanın çevresinden güçlü bir şekilde etkilenebildiğini fark ettim. Çevrenizde çok Yugoslav varsa, o zaman köklerinize daha bağlı oluyorsunuz. Okul ve akademi hayatım boyunca (not: Dragović Viyana Avusturya Akademisi'ne gitti) böyle bir ortamım yoktu, bu yüzden hayatımın merkezini sadece Avusturya'da gördüm.
İlk uluslararası maçınız aksi şekilde tam da Belgrad'da Sırbistan'a karşıydı. O zamanki duygularını anlatır mısın.
Açıkça söylemek gerekirse neredeyse altıma yaptım. Bu benim Sırbistan'daki ilk maçımdı ve bunun üstüne çok sevdiğim Kızıl Yıldız kulübünün evi olan nam-ı değer Marakana Stadyumu'nda oynadım. Hayatımın en güzel günüydü. Ve evet, tabii ki aynı zamanda tuhaf bir his idi atalarımın ülkesine karşı oynamak.
Evim dediğin yerler neresi?
Kesinlikle Viyana!
Peki yarın bir gün bu çocuklarında nasıl olacak?
Viyana. Kariyerimin bitiminden sonra büyük ihtimalle Viyana'ya döneceğim. Viyana'yı seviyorum, arkadaşlarımın orada, olağanüstü bir şehir. Çocuklarım olursa, Viyana'da büyüyecekler. 18 yaşına girdikten sonra ise nerede yaşamak isterlerse orada yaşayabilirler.
Bir Avusturyalı nerede daha iyi karşılanır, İsviçre'de mi yoksa Almanya'da mı?
Söylemesi zor. Futbolda performans önemlidir, eğer sahada iyi performans gösterirseniz, bu her yerde çabucak fark edilir. Fakat genelde İsviçre'de daha iyi karşılanır, çünkü bir Avusturyalı olarak hala Almanya'da hor görülüyorsunuz.
Bild gazetesinin seni Avusturyalı olarak küçümsemeye çalışması seni rahatsız ediyor mu?
Hayır, hiç de değil. Bunlara alıştım. Gazeteciler sadece işini yapıyor, onlar da bir şekilde ailelerini geçindirmek zorunda. O yüzden onlara gönül koymuyorum.
Sırp kimliğin sana yurtdışında daha fazla avantaj sağladı mı?
Kesinlikle hayır! Sırbistan dünyada sevilen bir ülkeden çok nefret edilen bir ülke bence. Sırp kökenim bana tam olarak herhangi bir avantaj sağlamadı.
Bu kadar çok Yugoslavın hayatını yurtdışında futbolla kazanmasına rağmen mi?
Takımın içerisinde hiçbir sorun yok. Ancak medyada Sırplar veya Yugoslavlar tarafından gerçekleştirilen soygunlar veya araba hırsızlıkları hakkında haberler okuyor veya duyuyorsunuz ve hemen “onlardan biri” veya “Kötü çocuk” olarak etiketleniyorsunuz.
Bu seni rahatsız ediyor mu?
Dediğim gibi, haberciler sadece işini yapıyor. Sırplar ve Yugoslavlar, vatanlarının hemen olumsuz çağrışımlar uyandırmasına nihayetinde önemli ölçüde katkıda bulundular. Fakat bu yine de beni etkilemiyor, sonuçta genelleme yapılmaması gerektiğini biliyorum.
Ama bu kökenlere sahip herkes böyle hissetmiyor…
Kesinlikle. Ama kendinize odaklanabilmelisiniz, önyargılara çok fazla dikkat etmemelisiniz. Eski Yugoslavya'daki olumlu şeyler ön plana çıkarılmalıdır sadece olumsuz olaylar değil. Bu ülkede de olumsuz şeyler var. Hatırladığım kadarıyla Belgrad ve Saraybosna'da, Viyana'daki gibi bir terör saldırısı olmadı. Bu olayın yaşanması Viyana'yı kötü bir şehir yapmıyor. Her ülkenin iyi ve kötü yönleri vardır.
O zaman entegrasyon testine geçelim. Leberkäse mi yoksa Pljeskavica mı?
Leberkäse.
Raf Camora mı Ceca mı (not.: En ünlü Sırp halk sanatçısı)?
Ceca.
Kommentare