KURIER 'Mehr Platz' alanını sunuyor: "Her zaman stereotipler ile karşı karşıya geliyoruz"
Röportaj: Philipp Wilhelmer
Mirad Odobašić (40) ve Naz Küçüktekin (25) göç geçmişi olan insanlar için hizmete sunulan yeni mehrplatz.kurier.at sayfasından sorumlu iki gazeteci. Medya, göçmenler ve bu işte tutunmanın zorlukları hakkında bir söyleşi.
KURIER: Göçmen kökenli biri olarak gazeteciliğe girmek ne kadar zor?
Naz Küçüktekin: Genç bir insan olarak gazetecilikte yer edinmek genel olarak bir zorluk. Onun dışında bir avuç dolusu kadar var olan, ya ücret verilmeyen ya da düşük ücretli staj yerleriyle mücadele etmek zorundasınız. Göçmen kökenli bir kadın olarak bunlar tabii daha da zor. Üniversite okuma gibi bir fırsatım olduğu için şanslıyım, bunun çünkü büyük yardımı oldu.
Mirad Odobašić: Esas itibariyle, gazetecilik Avusturya'da çok yaşlı bir branş. Gazeteciliğin hala ideal meslek olduğuna inanıyorum. Öyle olduğu için de insanlar bu işte kendilerini çok rahat hissediyorlar ve emekli olupta gitme zamanı geldiğinde bile, örneğin köşe yazarı olarak devam ediyorlar. Tabii bu gençlerin iş bulma işini zorlaştırıyor. Göç geçmişi sorunu da buna ilaveten ekleniyor. Ancak bazen sorun göçmenlerin kendileriyle de ilgili oluyor. Çünkü birçoğu böyle bir mesleğin üstesinden gelebilecek özgüvene sahip olmuyor.
Bu Avusturya gazeteciliğinde göçmen kökenli insanlar için çok az arz olduğu için olabilir mi?
Küçüktekin: Pek çok Avusturya medyasının yeni yetenekler kazanmaya çalıştığını söyleyebileceğimizi sanmıyorum. Ayrıca yazı işleri kurullarına bir bağlantın veya tanıdığının olması gerekiyor: Ve bu çoğu zaman göçmen ailelerde olmuyor.
Odobašić: Bu işe girmem bir şans meselesi. Özellikle futbol gazeteciliğinde, bende olduğu gibi adınızda -ić varsa, bu kesinlikle bir dezavantaj olmuyor, çünkü milli futbol takımının temel direkleri bu göç geçmişine sahip insanlar ile kurulu. Ama: Bir önceki işyerimde stajyer alımına dahil olmuştum ve 19 yaşında üç dört staj birden yapanları görmüştüm. Bu çok saçma. Çünkü öyle daha fazla şey yapıp kendini kanıtlama baskısı daha da artıyor.
İsimleriniz sizin veya ailelerinizin göç etmiş olduğunu gösteriyor. Siz kişisel olarak bunun bir zararını yaşadınız mı?
Odobašić: Bir baş editör, Almanca seviyemi sorguladı. Yazılarımın birinin içeriğinde bir hata yapmışım. Sonra bana 'Almancanızın bizim için yeterli olduğundan emin misiniz?' gibisinden sorular sordu. Bir Magister ünvanına sahip olmanız ama hayatı baya kolaylaştırıyor. Bu ünvan günlük hayatta, bir şeye ihtiyacım olduğunda işlerimin daha çabuk yapılmasına yardımcı oldu.
Küçüktekin: Avusturya ünvanları seviyor! (gülüyor) Açıkçası bir işe adımın bir Kathi Bauer olmaması nedeniyle alınıp alınmadığımı bilmiyorum. İyi bir eğitime sahibim, işimde iyiyim o yüzden bir dezavantajını yaşasaydım garip olurdu diye düşünüyorum.
İkiniz de akademisyen olan ebeveynlerin çocuklarısınız, yani en azından sizde eğitim düzeyi engeli yok. Fakat eğitim düzeyi düşük ailelerden gelen göçmen kökenli birinin bu meslekte işi daha da zor.
Odobašić: Bu sorunlar çok daha erken başlıyor. Bunu çocuklarımın ortamlarında fark ediyorum. Gelecekleri çok erken yaşta önceden belirleniyor. Mesela bir Hakim'in ya da Zoran'ın liseyi başaramayacağı varsayılıyor. Oğlumun okulunda bir çocuğun annesi mesela, oğlumun sadece çok iyi Almanca bildiği için belirli bir sınıfa girebildiğine ve kocasının MA48'de (çöp toplama alanında) çalıştığı için çocuğunun o sınıfa girmeyi başaramadığına inanıyor: Bunlar gerçekler ile alakası olmayan kurgular. Öncelikle bu düşünceleri yıkmalıyız.
Avusturya medyasında göçmenlerin tasviri peki insanların birbirlerine yaklaşımlarını nasıl etkiliyor?
Odobašić: Öyle bir köşeye sıkıştırılan topluluklar var ki insanlar aralarında parlak kişilerin de olduğuna inanmakta güçlük çekiyor. Bu tür önyargılara katılmasanız bile, bir Çeçen'in bıçakçının teki olduğu görüşünden pek kaçamıyorsunuz.
Küçüktekin: Yabancılar hakkında ancak olumsuz bir durum olduğunda haber yapılıyor sözünün altını çizebilirsiniz sanırım. Gazeteler için bu insanlar önemli olmadı. Onlar için bu insanlar sadece kasiyer ve temizlik personeliydi çünkü. Bu işlerden fazlasını yapmalarına izin verilmedi. Bu insanlara hitap edebilecek gazeteciler de hiç olmadı aslında. Bu yüzden orta sınıf 60 yaşında bir Avusturyalı bu tür hedef kitleye karşı nasıl bir davranış sergileyeceğini bilemiyor.
Neredeyse tamamen yerli Avusturyalılar tarafından oluşan yazarların, başörtüsü tartışmasına dahil olması bunun için güzel bir örnek mesela.
Küçüktekin: Başörtüsü takan her genç kadının bunu kendi özgür iradesiyle yaptığını iddia edemem. Baskı altında takanlar mutlaka vardır. Bunun hakkında tartışılmasının önemli olduğunu düşünüyorum ancak bu yapılmıyor. Onun yerine ne yazık ki, her zaman sadece tek bir argüman zinciri oluyor: başörtüsü-İslam-kötü-radikallik.
Odobašić: Aslında her zaman stereotipler ile karşı karşıya kalıyoruz. Ama sonuçta, her Avusturyalı da her gün bir şnitzel yemiyor.
Göçmenlerin genellikle topluma katılmak istemedikleri varsayılıyor. Bu reddetme tutumu var mı?
Odobašić: Birçok entegrasyon eylemleri benim için bir rezalet. Arkalarında hiçbir zaman ciddi bir niyet göremedim çünkü. Slogan hep şu oluyor: "Onlar için bir şeyler yapmalıyız, ama katılmazlarsa yapacak bir şey yok"
Küçüktekin: Çoğu zaman sorun, grubun tamamının “göçmen” olarak görülmesidir. Hangi eğitim düzeyine sahip olduğumuz, hangi yaşta olduğumuz göz önünde bulundurulmuyor... Bu algıya göre Mirad ve ben aynıyız çok farklı olmamıza rağmen.
Siz çalışmalarınızı hangi temeller üzerine kuruyorsunuz?
Odobašić: Her şeyden önce, hepimizin aynı olmadığını, karanlık tarafların olduğu gibi iyilerin de olduğunu göstermek önemli. Ayrıca bu insanlara bir platform vermek de çok önemli.
Küçüktekin: Farklı bir bakış açısı yaratmak istiyoruz. Öyle ki, mesela insanlar artık KURIER gazetesinde isminde ü ve -ić'ler olan birinin hakkında bir şey okuduğunda aklına ilk 'Aa, bir Türk' değil de mesela 'İş insanı' gelsin.
Çalışmalarınız sayesinde sizce daha fazla göçmen kökenli insanlar gazeteciliğe yönelecek mi?
Odobašić: İnsanların kendilerini yönlendirmek için kendilerine örnek alabilecekleri insanlara ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Aynı yabancı kökenli insanların bu tür meslekleri üstlenebileceği bilincine sahip değilseniz, herhangi bir temas noktanız yoktur zaten.
Küçüktekin: 13 yaşında, adında çokça 'ü' bulunan bir çocuğun mesela yazılarımı görüp de 'Orada oturan bir Naz Küçüktekin var. O başarabildiyse o zaman ben de yapabilirim.' diye düşünmesini istiyorum.
Röportajın Almanca versiyonunu burada bulabilirsiniz:
Kommentare